🎭 AKP’nin Dış Politikada Komediye Dönüşen Stratejisi: Sumud Filosu Vakası
AKP iktidarının dış politika serüveni, son günlerde İsrail’in « Küresel Sumud Filosu »na yönelik müdahalesiyle bir kez daha trajikomik bir boyut kazandı. Yaşananlar, adeta bir Kemal Sunal filmindeki sahneleri andırıyor: çok gürültü, çok vaat, çok propaganda; ama iş ciddiyete gelince ortada ne etkin bir koruma var, ne caydırıcı bir duruş.
📰 Yanıltıcı Manşetler ve Gerçekler
AKP’ye yakın medya, Türkiye’nin filoya « koruma amaçlı gemi gönderdiğini » ballandıra ballandıra yazdı. Oysa uluslararası ajansların teyit ettiği tek şey, Türkiye’nin günlerce İHA’larla gözetleme yaptığı idi [Reuters, 29 Eylül 2025]. Gemilerin fiilen korunması, engellenmesi veya İsrail müdahalesine karşı caydırıcı bir pozisyon alınması söz konusu olmadı. Bu noktada propaganda ile gerçek arasındaki makas bir kez daha açıldı.
Dahası, iktidar yanlısı gazeteler bu gözetlemeyi bile « büyük bir stratejik hamle » gibi pazarladı. Oysa bölgede fiili durum değişmedi, İsrail gemileri uluslararası sularda operasyon yapmaya devam etti. Böylece, iç kamuoyuna servis edilen kahramanlık hikâyeleri dışarıdan bakıldığında boş bir gösteriden ibaret kaldı.
🇮🇹🇪🇸 İtalya ve İspanya’nın Çizgisi
İtalya ve İspanya, baştan beri kendi gemilerinin rolünü « eskort » değil « gözlem ve insani destek » olarak tanımlamıştı. İtalya Savunma Bakanlığı, gönderilen fırkateynin 150 deniz mili hattından ileri gitmeyeceğini ve risk bölgesinde bulunmayacağını açıkladı [İtalya Savunma Bakanlığı, 30 Eylül 2025]. İspanya hükümeti de, FUROR gemisinin yalnızca « izleme ve arama-kurtarma » için hazır bulunduğunu, koruma görevi üstlenmeyeceğini duyurdu [El País, 30 Eylül 2025]. Dolayısıyla, « koruma » adı altında sahaya çıkıp geri dönmeleri sürpriz değil.
Asıl ironik olan, Ankara’nın hiçbir zaman resmen eskort göndermediği halde, bunu iç kamuoyuna bir kahramanlık destanı gibi sunmaya çalışmasıdır. Bu durum, Türkiye’nin dış politikadaki söylem ve eylem arasındaki uçurumu en çıplak haliyle gösteriyor.
⚓ İsrail’in Müdahalesi ve Türkiye’nin Sessizliği
İsrail donanması, uluslararası sularda filoyu durdurdu, gemilerin bir kısmını Ashdod limanına çekti ve bazı yolcuları alıkoydu [Reuters, 2 Ekim 2025; The Guardian, 1 Ekim 2025]. Bu esnada Türkiye’den ciddi bir karşı hamle gelmedi. Ne denizde aktif koruma, ne diplomatik alanda güçlü bir çıkış… Sadece « vatandaşlarımızın güvenliği için girişimler sürüyor » klişesi tekrarlandı.
Üstelik bu tutum, 2010’daki Mavi Marmara olayında ortaya çıkan sert söylemlerle de büyük bir çelişki içeriyor. O zaman « one minute » diplomasisi ile sahneye çıkan iktidar, bugün aynı sahnede sessiz bir figürana dönüşmüş durumda. Bu da AKP’nin yıllar içinde dış politikada yaşadığı tutarsızlığın ve inandırıcılık kaybının bir göstergesi.
🚢 Türk Gemilerinin İsrail’e Yük Taşımaya Devam Etmesi
İşin daha da çarpıcı yanı, Türk armatörlerine ait gemilerin İsrail limanlarına düzenli şekilde yük taşımaya devam etmesidir. Resmî söylemde İsrail karşıtı mesajlar verilirken, pratikte ticaret tüm hızıyla sürmektedir. Örneğin:
- 📦 ABANA (genel kargo) — Haifa’ya 3 Ekim 2025, 22:00’de varış planlı.
- 📦 DANICA SUNBEAM (genel kargo) — Haifa’ya 4 Ekim 2025, 13:00’te varış planlı.
- 📦 KARELIS-71 (genel kargo) — Haifa’ya 7 Ekim 2025, 09:00’da varış planlı.
Bu tablo, iktidarın kamuoyuna sunduğu “sert İsrail karşıtlığı” söylemiyle, perde arkasında süren yoğun ekonomik ilişkilerin çelişkisini gözler önüne seriyor. Filo engellenirken ses çıkaramayan Türkiye, öte yandan kendi ticaret gemilerinin İsrail’e mal taşımasına sessiz kalıyor.
🎭 Komedi ile Trajedinin Kesişim Noktası
AKP iktidarının dış politikası, giderek bir tiyatroya dönüşüyor: sahnede alkışlarla süslenmiş hamasi söylemler, perde arkasında ise edilgenlik ve çaresizlik. Bu tablo, bir Kemal Sunal filmindeki saf ve kandırılan karakterleri hatırlatıyor; tek fark, burada saf olan birey değil, tüm ülkenin dış politikası.
Kamuoyuna verilen mesajlarla uluslararası sahada yaşanan gerçekler arasındaki tezat, trajikomik bir tablo ortaya koyuyor. İçeride kahramanlık hikâyeleri yazılırken, dışarıda Türkiye yalnızca « seyirci » rolü oynuyor. Bu durum, ülkenin dış politikada stratejik ağırlığını kaybettiğini gösteriyor.
✅ Sonuç
Sumud Filosu vakası, AKP’nin iç propaganda ile dış gerçeklik arasındaki uçurumu bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’nin sahici bir caydırıcılık ve etkin diplomasi ortaya koyamadığı, sadece İHA’larla « izleyici » rolünde kaldığı açıkça görüldü. İsrail’in engellemesine kimse mani olamadı. Bu tablo, iktidarın iddialı söylemlerini bir kez daha boşa düşürdü ve dış politikanın giderek komediye dönüştüğünü kanıtladı.
Son kertede, AKP’nin dış politikası bir Kemal Sunal filmi gibi kahkahalarla izleniyor olabilir; fakat bu kahkahaların ardında, ülkenin uluslararası arenada giderek kaybolan itibarı ve etkisizliği gizleniyor.
📚 Kaynaklar:
- Reuters, 29 Eylül 2025 – Türkiye’nin İHA’larla filo takibi.
- Reuters, 2 Ekim 2025 – İsrail’in 14 gemiyi durdurması.
- The Guardian, 1 Ekim 2025 – Taciz ve iletişim kesilmesi iddiaları.
- İtalya Savunma Bakanlığı, 30 Eylül 2025 – Fırkateynin rolü ve çekilme açıklaması.
- El País, 30 Eylül 2025 – İspanya’nın gemisinin yalnızca gözlem rolü.
- VesselFinder AIS verileri, Ekim 2025 – Haifa limanına beklenen gemiler listesi (ABANA, DANICA SUNBEAM, KARELIS-71).
Discover more from Ypsilon Computers
Subscribe to get the latest posts sent to your email.

